Sikke Tanımı, Sikkenin İcadı ve Basım Tekniği
Sikkenin Tanımı ve Sikkeden Önceki Para Şekilleri; Sikke, ticarette ve günlük alış verişlerde ödeme aracı olarak kullanılan, ağırlığı ve içindeki değerli maden miktarı ayarlanmış, üzerinde kendisini basıp piyasaya çıkaran ve istendiğinde, tekrar geri almayı garanti eden devletin arma veya işaretini taşıyan, küçük ve ana maddesi metal olan bir ödeme aracıdır.
Bilimsel bir nesne olarak sikke genellikle yuvarlak madeni disk olduğundan, iki yüzü vardır. Ön ve arka yüz. Ana yüz, her zaman ön yüzdür; burada sikkenin en önemli karakteristik ifadeleri yer almaktadır. Ön yüzde en azından bir resim bulunur. Bunun yanında veya etrafında bir yazı da (lejand) yer alabilir. Nadiren olsa da ön yüzde diğer işaret ve semboller de görülebilir. Arka yüzde ilk önceleri yalnız bir çukur vardır. Bu çukurun içine resim veya benzeri semboller oyulabiliyordu.
Daha sonra çukurun yerini, ön yüzdeki gibi ikinci bir resim almaya başlamıştır. Resim etrafında onu açıklayan bir yazı yer alırdı. Sikkenin tanımında bir ayrıntı daha önemlidir. Genellikle sikkede arka yüzler çapraz konumdadır. Ön yüz saat gibi kabul edilirse, sikke iki parmak arasında tutularak, çevrildikten sonra arka yüzün yönü, ön yüzdeki saat konumuna göre belirlenir.
Değiş Tokuş
Esas olarak alış verişte ya da ticarette kullanılan bir değişim ve ödeme aracı olan paranın bu şekle gelebilmesi uzun bir aşama gerektirmiştir. Sikkenin icadından önce, insanların yiyecek, giyecek, silah ve buna benzer aletleri kendilerinin üretmeleri ve yerleşik düzene geçmedikleri dönemde de paraya ihtiyaç duymamaları sebebiyle, para düşüncesi bilinmiyordu. Yerleşik düzene geçildikten sonra, ilkel toplumlar malın malla değiştirilmesi anlamına gelen barter, yani değiş tokuş (takas) sistemini kullanmışlardır.
İnsanlar değiştirmek istediklerini karşılarındakilerde bulamayınca, onun yerine aynı değerde başka bir şey almaya başlamışlar ve sonucunda bazı yararlı nesneler ve hayvanlar kıymet ölçüsü olarak kullanılmıştır. Toplumlar geliştikçe hayvanlar, tahıl ürünleri ve çeşitli araç gereçler para yerine kullanılmıştır. Hayvanların para olarak kullanıldığı Drakon’un (M.Ö.624) metinlerinden anlaşılmaktadır.
Bu metinlerde hayvan olarak tespit edilmiş cezalar vardır. Pecunia kelimesi Latincede para demektir ve hayvan anlamına gelen pecus kökünden gelmektedir. Ancak bu ödeme şekilleri Miken Dönemi’nden (1580-1200) önce son bulmuştur.
Aracı olarak kullanılan bu gibi malları korumak ve gerektiğinde kolayca ortaya koymak ve bir yerden başka bir yere taşımak güç olduğundan, zamanla sadece altın ve gümüş gibi değerli madenler para olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Madeni aletler (üç ayaklı kazanlar, baltalar, şişler, kürekler, silahlar, çıpalar) ve süs eşyaları (yüzük, bilezik) para olarak kullanılmış olmalı. Avrupa’da, Girit ve Mısır’da yapılan kazılarda bir çok çifte baltalar bulunmuştur. Mykenai ve Troia kazılarında ele geçen yüzüklerin de para olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Yakın Doğu’da yapılan arkeolojik kazılarda çok sayıda metal parçalarının bulunması ve bunların belirli ağırlıkta olmaları buluntuların para yerine kullanılmış olduğuna işaret etmektedir.
Terazinin bulunması ve ağırlık sisteminin doğuşundan sonra, eritilmiş madenler tartıldıktan sonra alınan eşyaya karşılık olarak veriliyordu. Bu para şekli Zincirli Kazısı’nda bulunan gümüşler örneğinde M.Ö. 9-7. yüzyılda Akdeniz dünyasında kullanıyordu. Daha sonra tartılarak ödenen madenlere belirli bir şekil verilmiş ve bunların ağırlıkları önceden tespit edilip üzerleri damgalanınca, külçe (ingot) veya çubuk para şekli ortaya çıkmıştır.
Çubuk Para; Çubuk Sikke
1982 yılında Kaş açıkları Uluburun batığında bulunan yaklaşık on ton ağırlığındaki bronz külçeler de bunu kanıtlamaktadır. Altın, gümüş, bakır, kurşun ve elektron olarak kullanılan bu para şekli, Mısır, Ön Asya ve Avrupa’da yapılan kazılarda bulunmuştur. Bu çubuk para şekli, sikkenin icadından önceye ait son para şeklidir. Bazen çubukların üzerine çentikler yapılarak koparılır ve küçük ödemelerde kullanılırdı. Çubuk para şekli sikkenin icadından sonra da yüz yıllar boyunca kullanılmıştır. Bugün de devletler arasındaki büyük ödemeler külçe şeklinde yapılmaktadır.
Aristoteles (Politika A, 1257a.) değiş-tokuştan metal külçe kullanımına doğru bir gelişim olduğunu düşünüyordu. Ticaret hacmindeki büyümeye koşut olarak mal ve hizmetlere ilişkin ödemelerin standartlaştırılmasında daha kolay bir yönteme ihtiyaç duyulduğunda ise sikke icat edilmiştir. Sikkenin üzerindeki tip, sikke metalinin değerini garanti ediyor ve böylece tüccarlara güven vererek onları sikkeyi her bir işlemde tartma külfetinden kurtarıyordu.
Sikke nin İcadı
M.S. 2. yüzyılda Mısır’da yaşamış Naukratisli yazar Polluks (IX,83), ilk sikkeler için, M.Ö.6. yüzyılda yaşamış olan Kolophonlu Ksenophanes’in sözlerine dayanarak Lydialıların adını vermektedir19. M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Halikarnassoslu Herodotos da, ilk kez altın ve gümüş sikke basan ve kullananların Lydia’lılar olduğunu söylemektedir. Yazılı antik kaynaklar ve arkeolojik buluntular ilk sikkeleri yapanların Lydia’lılar olduğunu kanıtladığı iddiası, sikke için en erken tarihlenebilir arkeolojik tabakadaki Lydia sikkelerinin çokluğu ve Lydia’nın en eski sikkelerin yapıldığı doğal elektron kaynağına sahip olduğunun düşünülmesi ile ilgilidir.
Lydialılar tarafından doğal elektrondan üretilen ve standart ağırlığa sahip sikkeler bakla tanesi biçimindedir. Ön yüzleri ilk önceleri düz, sonra çizgili, daha sonra resimlidir. Bu sikkelerin önemli bir kısmının üzerinde Lydia Krallığının arması olan aslan başı vardır. Sikkelere figürler kalıpla basılmıştır. Fakat, elektrum içindeki gümüş miktarının farklı olması bu sikkelerin ticari değerini olumsuz etkilemiştir. Kral Kroisos döneminde (M.Ö. 561-547) elektronun arıtılması ile altın ve gümüş sikkelerin üretimi gerçekleşmiştir.
Sikkenin işlevine ilişkin iki yaygın görüş vardır. Birincisi, sikkenin savaş giderleri (askerlerin ücreti, silah yapımı, vb.) veya kamu çalışanlarının ücretlerinin ödenmesi, kamu harcamaları (yol, köprü, ve bina yapımı vb.) ve vergi ödeme aracı olduğu. İkincisi, sikkenin icadının en basit nedeni, günlük ihtiyaçlar için yapılan ödemelerde standart bir ödeme aracına ihtiyaç duyulmasıdır.
Buna karşılık sikke ile ilgili en eski arkeolojik tabakanın, Lydia Krallığı topraklarında değil de bir Hellen kenti olan Ephesos ‘ta bulunmuş olması önemle üzerinde durulması bir olgudur. 1904-1905 yıllarında British Museum adına D.G. Hogarth başkanlığında Ephesos’taki (Selçuk) Artemis Tapınağı’nda yürütülen kazılarda yaklaşık 93 adet ufak elektron sikke ele geçmiştir. Bu sikkeler bir ağırlık ölçüsünde yapılmış şekilsiz eletron parçaları (topak) biçimindedir. Bazılarının üzerinde hiçbir işaret ya da resim bulunmazken, bazılarında ufak çukurlar (punchmarks), bazılarında bir yüzde düz çizikler, öbür yüzde damga çukurlar ve geri kalan diğerlerinin bir yüzünde ise resimler, diğer yüzünde damga çukurlar vardı
Sikkenin icadı ile malın malla değiştirilmesi kolaylaşmıştır. Mal önce para ile değiştirilerek satış işlemi gerçekleştirilmiş daha sonra da elde edilen para ile de gerekli olan ihtiyaç malzemesi alınmıştır. Bunun ile birlikte malın mal ile değiştirilmesinin belli bazı güçlükleri vardı. Çünkü, değiş-tokuş da gereksinim duyulan malın karşı taraftan alınabilmesi için, karşı tarafından ihtiyacı olan malın sizin elinizde olması gerekirdi.
Sikke Metali ve Sikke Basım Tekniği
M.Ö. 5. yüzyılın sonlarına kadar sikkeler elektron, altın ve gümüşten basılıyordu. M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yarısında bronz sikkeler ortaya çıkmış ve asıl M.Ö. 4. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Demir, sikke basımı için uygun bir metal olmamasına rağmen, Peloponnesos’ta bulunmuş birkaç demir sikke mevcuttur. Yazılı kaynaklarda da M.Ö. 5. yüzyıl sonlarında Byzantion’da (İstanbul), M.Ö. 4. yüzyılda da Klazomeniai’de (Urla) demir sikke kullanıldığına ilişkin bilgiler vardır. Ancak günümüze gelen örnek yoktur.
Değerli madenden sikke basan kentlerin karşılaştıkları en büyük sorun hammadde yataklarıdır. Eski Çağ’da değerli metal yataklarının işletilmesi sikkenin icadından çok önce başlamıştır. Çünkü altın ve gümüş gibi değerli metal çubuklar ya da külçeler (ingot) ticari alış verişlerde para yerine kullanıyordu. Sikke icat edildikten sonra, değerli metallerden, mücevherlerin yanı sıra, büyük ölçüde sikke üretiminde yararlanılmıştır.
Değerli metal yataklarına sahip bazı kentlerde sikke üretimi fazlaydı. Değerli metal kaynaklarına sahip olmayan kentler ise ithal yoluna gitmişlerdir. Örneğin gümüş madenin bulunmadığı Aigina, sikke basımı için gerekli metali ithal etmek zorundaydı. Antik Çağ’da değerli maden yataklarının tükenmeye başlaması ve giderek kapanması karşısında altın ve gümüş sikke basımı azalmış ve bakır sikke basımı artmıştır.
Sikke yapım ve yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak, sikke serilerinin dolaylı yoldan tanımlanması, sınıflandırılması ve darp edilen sikke miktarının belirlenmesi bakımından önemlidir. Sikke darbı üç yoldan gerçekleştirilmiştir;
a- Döküm,
b- Çekiç ile darp ve 1643 yılından itibaren kullanılan
c- Mekanik Darp.
Döküm:
Sikke ve madalyon yapımında ilk olarak kalıp içinde eritme, daha sonra önceden üzerine tasvir kazınmış sikke kalıpları aracılığı ile darp etme yöntemi kullanılmıştır. Bu iki yöntem antik çağlardan günümüze kadar birlikte var olmuştur. İlk Roma paraları da, yerini aldığı büyük boyutlu ve sert alaşımdan dökme yöntemiyle gerçekleştirilen külçeler gibi aynı yöntem ile üretilmiştir. Bunun yanında Çin sikkeleri başlangıcından 1890’a kadar dökme tekniği ile yapılmıştır. M.Ö. IV. yüzyıldan itibaren taştan, pişmiş topraktan ya da bronzdan yapılmış döküm tablaları, ya “ana sikke”den ya da eyalet atölyelerine dağıtılmış sikke üretiminde kullanılan resmi kalıptan (matris) yapılmıştır.
Çin sikkelerinin (sapek) ortasında önceleri yuvarlak daha sonra kare formlu olan delikler üretim şekli ile ilintilidir. Akma kanalları sayesinde istenen şekilde oluşturulan sikkeler bu delikler kullanılarak kare kesitli bir çubuğa geçirilir ve törpülenme işlemi sırasında sikkelerin kolayca döndürülmesini sağlanırdı. Madalyon üretiminde de aynı anda ya da ardı ardına dökme ve basma yöntemleri uygulanmıştır. Rönesans döneminde ilk madalyonlar alçı, balmumu ya da sert tahtadan hazırlanmış modelin üzerindeki kalıptan dökülerek yapılmıştır.
Çekiç ile Darp:
Sikkenin basılabilmesi için öncelikle sikke pulunun elde edileceği metalin hazır olması gerekir. Dolayısıyla önce doğal halde bulunan altın bir dizi arındırma-saflaştırma işleminden sonra külçe haline getirilmekte ve darphaneye gönderilerek sikke pulu üretimine hazır hale getirilmektedir. Sikkelerin basıldığı yer olan darphane (argyrokopeion) Eski Çağ’da oldukça basit atölye idi. Makineleşme olmadığı için her şey elle yapılıyordu. İlk darp makinesinin kullanıldığı 17. yüzyıla kadar sikke basma tekniğinde çok az değişiklik olmuştur.
Eski Çağ’da bir darphanenin içinde, üzerinde darp işinin yapıldığı bir örs, sikke pulunu ısıtmaya yarayan bir ocak, bu pulları tartmak için kullanılan bir tartı, kalıp hazırlamada kullanılan aletler (hakkak kalemi vb), kalıplar, ısıtılan pulu örs üzerindeki kalıp üzerine koymak için maşa ve çekiç bulunuyordu.
Sikke pulu önceleri çubuk haline getirilmiş madenden kesiliyordu; daha sonra ise ısıtılarak eritilen metal eriğin yuvarlak sığ kalıplara dökülmesi suretiyle daha düzgün sikke pulu elde edilmeye başlanmıştır. Altın gibi değerli metalden basılan sikkelerde, ağılık ön planda olduğundan, sikke pullarının hazırlanması çok dikkat gerektiren bir işti. Bazen daha önce basılmış sikkelerin (ki bunlar tedavülden kalkmış veya başka bir kentin sikkeleri de olabilir) üzerindeki tip silinerek aynı pul üzerine yeni tip basılarak da tedavüle çıkarılıyordu. Bu şekilde basılmış çok sayıda sikke günümüze ulaşmıştır.
Sikke basımı, boş sikke pulunun iki kalıp arasına yerleştirilmesi ve sonra üst kalıba bir çekiç ile vurulmasıyla gerçekleşir. Çekiç darbesi sonucu, kalıplar üzerindeki resim ve yazılar sikke pulunun üzerine çıkıyordu. İlk sikkeler tek tip bir kalıp ile basılmıştır. Bu kalıp örs üzerine ters ve içbükey kazınan ön yüz kalıbıdır. Kalıp, örs üzerine doğrudan kazındığı gibi, ayrıca hazırlanıp örs üzerindeki yuvanın içine de konabiliyordu.
Sikke olacak madeni pul ısıtılıp yumuşatılarak örs üzerindeki kalıbın üzerine konduktan sonra ıstampa tam pulun üzerine denk gelecek şekilde tutulur ve üst ucuna bir çekiçle vurularak, örs üzerindeki kalıbın resminin (tipin), örs ile ıstampa arasında sıkışan pula, bu kez düz ve dışbükey olarak geçmesi sağlanırdı. Sikke pulu üstünde tutulan ve üzerine çekiç ile vurulan ıstampanın, pula temas eden alt yüzü önceleri kaba bırakılıyor ya da kazıma çizgiler ile dolduruluyordu. Böylece darp sırasında sikke pulunun kayması önleniyordu.
Fakat daha sonraları ıstampanın bu yüzü de (alt) bir kalıp olarak hazırlanmış ve başlangıçtaki geometrik bezemelerin yerini giderek ikinci bir resim (tip) almaya başlamıştır. Böylece tek bir darp sonucu, sikke pulunun her iki yüzüne de resim çıkıyordu. Örs kalıbı ön yüzü, ıstampa kalıbı ise arka yüzü oluşturuyordu. Dolayısıyla alt kalp ön yüz, üst kalp arka yüzdü. İlkel darphanelerde sikke basımını dört kişinin gerçekleştirdiği söylenebilir. Bir kişi ocakta ısıtılmış olan pulu alıp örs üzerindeki ön yüz kalıbının üzerine yerleştirirken, ikinci kişi arka yüz kalıbının bulunduğu ıstampayı pulun üzerinde tutuyor, üçüncü kişi çekiçle ıstampayı vuruyor ve dördüncü kişi de basılı sikkeyi kaldırıyordu.
Üzerine çekiçle vurulan üst kalıp (arka yüz) doğal olarak, alt kalıba (ön yüz) göre daha çabuk bozuluyor ve daha sık değiştiriliyordu. Sertleşmiş tunçtan yapılan antik kalıbın dayanıklılığı, günümüz çelik kalıbıyla kıyaslanamamakla birlikte, antik türde bir ön yüz kalıp kullanılarak yapılan denemelerde bir kalıptan on ile otuz bin arasında değişen sikke basımı yapılabildiği görülmüştür.
Sikke Mekanik Darp:
Mekanik darbın kullanımı 15. yüzyılda yayılmaya başlamıştır. Fransa’da 1643den itibaren kullanılırken, İngiltere’de 1662’de sadece madalyon üretimde kullanılmıştır. Bu yeni yöntem zor çap ve ağırlık oluşturarak sikkelerin taklit edilmesini zorlaştırmıştır. Hadde ve kesme makinesi, öncelikle düzgün kalınlıkları olan yuvarlak sikke pulu üretilmesine olanak sağlamıştır. 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar bir çok farklı mekanikleştirilmiş darp yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemler arasında ilki “merdaneli pres” makinesi yer alır. Merdanenin üzerinde bir sıra sikke kalıbı bulunur ve altta bulunan metal bir plakaya sikkeleri basar. Bu plakalar daha sonra kesilerek sikkeler plakadan ayrılır.
Diğer bir yöntem olan “kaldıraçlı pres” ise, özellikle İspanya ve German ülkelerinde yaygındır. Bu sikke basma makinesi, kollarını bir çok kişinin hareket ettirdiği, içinde dik vidasıyla, artan bir kuvvet ile basım işlemini gerçekleştiren dökme çatıya sahiptir. Ancak buhar makinesinin sikke basımında kullanılmasıyla yeni bir çığır açılmıştır. En son elektriğin basımda kullanımı ile sikkeye tek bir darbe ile ön, arka yüz ve kenar betimi basan bir yöntem kazandırılmıştır. 19. yüzyılda teknik gelişmeler sikke üretiminin diğer tüm aşamalarını, özellikle artık tamamen otomatik olarak tartılan sikke pulu ve kalıpların alaşımının elde edilip eritilmesini de etkiler.
Nümismatik Nedir ?
Klasik çağ Grek dünyasında “kanun” anlamında kullanılan nomos’dan türetilmiş olan grekçe nomisma/noummos ve latince nummus sözcükleri sikke anlamını taşımaktadır. Bu kelimelerden türetilmiş bir terim olan nümismatik, “sikke bilimi” olarak Türkçe’ye çevrilebilir. Bu bağlamda kendisine uğraşı alanı olarak nümismatiği seçen ve konuya bilimsel bir bakışla yaklaşıp, malzemeyi (sikkeleri) metotlu bir şekilde inceleyebilen kişilere de nümismat denir.
Bu kavram, Aristoteles’in de belirttiği gibi (Nicomachean Ethisc V, v,10-16), değeri güvence altına alan “kanun” anlamına gelir. “Sikke” Nomisma ismini taşır, çünkü doğal değil aksine kanuna ait bir nesnedir.”2 Bugün de taşınılan bozuk paralar birer sikke olduğundan, nümismatiğin uğraşı alanı, icadından bugüne kadar çok geniş bir zaman dilimini kapsamaktadır.
Nümismatik bilimi, ticari ve kanuni değiş tokuş işlemlerinde ödeme aracı olarak kullanılan, yetkili kamu mercileri tarafından bastırılan ve üzerinde bir betim bulunan darp edilmiş metal parçalarının incelenmesini esas alır. Ayrıca dış görünüşleri itibariyle sikke ve para gibi işlem gören madalyon, jeton, para yerine kullanılan ağırlıklar ve bazı toplumlar tarafından sikkenin yerini doldurma görevindeki çeşitli nesneler de nümismatik bilimi kapsamındadır4. Sikkenin nerede, ne zaman, nasıl basıldığı, sayısı ve dolaşımı, ekonomik yaşamdaki rolü ve yasaya uygunluğu tartışıldığında nümismatiğin tarih için de önemli yardımcı bir bilim dalı olduğu anlaşılmaktadır.
Nümismatik, Arkeoloji
Nümismatik, arkeolojinin doğuşuna sıkıca bağlı olup onun gelişimi ile bağdaşmaktadır. Bu olgu sikkeyi estetik ilgi amaçlı ve “Antikacının” elinde bulundurduğu tek parça eser olmaktan çıkarıp, bilinen metin ve olaylarla ilişkisi kurularak, büyük sikke serilerinin daha geniş bir bakış açısıyla kendi genel durumu içinde yorumlanmasını sağlar. Dolayısıyla sikkeler, ticari bir ödeme ya da tasarruf aracı olmalarının yanında birer tarihi belgedir. Bir devletin ya da bir kentin sadece ticari ve ekonomik durumunun aydınlatılmasında değil, aynı zamanda siyasal olaylarının aydınlatılmasında da yardımcı olur.
Ayrıca sikkeler, kaybolmuş uygarlıkların, kentlerin ve yerleşimlerin yerlerinin kesin olarak belirlenmesi, aile ad ve ünvanları, kullanılan madene göre o dönem devletinin ekonomisi hakkında ipuçları, dinsel inançları ve egemenlik sınırları hakkında bilgi verir.