Roma Döneminde Ölüm ve Cenaze Töreni
Roma Döneminde Ölüm ve Cenaze Töreni; Bu makale Roma Döneminde akropol ve nekropol alanlarının belirlenip ve bu alanlarda görülen mezar tipleri ele alınarak hazırlanmış ve bir çok kaynaktan faydalanılmıştır.
Ölüm ve cenaze töreni, çok erken dönemlerden itibaren, her toplumda önemli ve kut-sal sayılmış ve bu gelenekler temelde fazla değişmeden günümüze dek gelmiştir. Ölümün bilinmeyen tarafları, insanlarda “öteki hayat” inancının doğmasına neden olmuş,dolayısıyla dünyada başlayan hayatın diğer dünyada devam edeceği düşünülerek, gelenekler ve “ölü kültü” oluşmuştur.
Antik Çağ’da hemen her toplumda, ölümden sonra hayat inancının var olduğu görülür. Doğumu sevinçle karşılanan ve törenlerle kutlanılan insanoğlu, bu dünyadan ayrılırkende, törenle yeni yaşamına doğru uğurlanır.Ölümden sonra gerçekleştirilen cenaze törenleri, bir anlamda ölen kişiye saygı ve sev-giyi ifade etmek içindir.
Büyük ve güçlü Roma İmparatorluğu zamanında, farklı görüşler olsa da, büyük çoğunluğun ölümden sonra ikinci hayatın varlığı-na inanmasından dolayı, sınıfsal ayrımlara uygun olarak çeşitli cenaze törenlerinin gerçekleştirildiği ve hatta yasalarla düzene konularak uygulandığı görülür. Roma İmparatorluğunun bu konudaki kimi etkileri Ana-dolu’da da görülmekle birlikte, öncelikle Roma’nın kendisini incelemek yararlı olacaktır.
Roma’da ölümle ilgili inançlar hakkında; an-tik yazarlar, mezar taşlarındaki yazılar, duvar resimleri, gömme biçimleri, mezarlara bıra-kılan hediyeler bilgi verir. Epikürik ve Stoik düşünceye göre ruh bir malzemedir ve ölümle birlikte yok olur. Bazı mezar taşları üzerindeki (biz ölümlüyüz, ölümsüz değiliz) yazıları bu anlayışın göstergesidir. Ölümden sonra bir hayatın olduğu inancı Roma’da İ.Ö. 1. yüzyıldan önce görülmez.
Ruhlar için kullanılan“manes” kelimesi Augustus zamanından başlayarak mezar taşları üzerinde kişilerin isimleriyle birlikte belli bir düzen içinde yer alır. Çoğu Romalı, ölümden sonra bir hayat olduğuna inanır. Bundan dolayı, geç dönemlerde, ölü-yü yaşatmak için mezara yiyecek bırakıldığı,yağ ve hatta kan akıtıldığı görülür. Roma gömme gelenekleri iki fikirden etkilenir. Birincisi, ölünün bozulması ve geriye kalanlardan temizlenmek; ikincisi ise ölü-nün üzerine biraz toprak atmaktır. Antik Yunan geleneklerinde olduğu gibi, özellikle,bulaşıcı hastalıkların çok sık görüldüğü Roma’da, ölü “pis” kabul ediliyordu.
Cenaze Töreni Öncesi Yapılanlar
Ölümden sonra yapılması gereken seremonileri cenazeden öncekiler ve sonrakiler ola-rak ayırmak gerekir. Roma Dönemi cenaze törenleri hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayan, çoğunlukla antik yazarlar ile günü-müze kalmış olan kabartmalar ve yazılardır. Ölümün yakın olmaya başladığı düşünüldü-ğü andan itibaren aile toplanır. Ölüm yaklaş-tığında kişi, çıplak olarak toprak üzerine yatırılır ve ölüm gerçekleştikten sonra, ölen kişinin en yakın akrabası son bir öpücük verir Yakın akrabaları ölüyü ismiyle son bir kez çağırırlar.
Gözleri kapatıldıktan sonra gövde yere yatırılır ve yıkanıp yağlanır, ağzına sandalcı Charon’a vermesi için bir sikke yerleştirilir ve ölü, sergilenmesi için en iyi el-biseleri giydirilip yüksek ve büyük bir yatak üzerine yatırılır.
Kapının dışına asılan bitkiler, ölünün evde olduğu anlamına gelir ve kapının kapalı olması yas işaretidir. Yine, cenaze evinde yas işareti olarak, evin avlusundaki ateş söndürülür ve ev-deki ağlayan kadınlar, saçlarını yolar, giysilerini parçalar, göğüslerine vururlar.
Ölünün, yatar durumda sergilenmesi collocatio olarak adlandırılır. Ölen sıradan vatandaş eğer bir erkekse, ha-yatında sanki bir kere zafer kazanmış gibi,başına taç yerleştirilip toga giydirilerek sergilenir. Eğer bir censor ise, mor bir toga, eğer zafer kazanmış ya da benzeri bir iş yapmışsa altın süslemeli bir toga giydirilir. Ölen kişi bir magistratsa, praetexta giydirilir. Varlıklı kişilerin ayakları evin kapısına bakacak şekilde yerleştirilir.
Cenaze yatağının başında kandiller ve meşaleler yakılır; çiçekler, çelenkler ve girlandlaryerleştirilir. Bununla ilgili en önemli eserlerden biri, geç Flauiuslar erken Traianus dönemine tarihlenen Hater Mezarına ait kabartmalardı.
Fakir Cenaze Töreni
Fakirler ise, ves-pilliones tarafından, ucuz bir cenaze yatağı üzerinde taşınır. Bedenin yakılması ustores, mezar kazma işi fossores tara-fından gerçekleştirilir. Zengin kişilerin cenazelerini ise dissignatores düzenler. Cenazelerin düzenlenişinde profesyonel cenaze kaldırıcıları ve onların yardımcıları görev alır. Ölünün sergilenmesinin ne kadar sürdüğü kişinin önemine bağlı olduğu kadar, aynı zamanda iklimle de ilişkilidir. Genellikle busüre, antik kaynaklarda açık olmamakla birlikte, bir gün ile bir hafta arasında değişir.
Fakirler ve kölelerin hemen gömüldüğü anlaşılır. Roma gömme usüllerini de şekillendi-ren esas düşünce, ölünün pis olduğu ve et-rafı kirlettiği inancı olduğundan, bunun cenaze töreninin süresini de belirlemiş olduğunu düşünebiliriz.
Her ne kadar cenaze töreni toplumun sınıflarına göre farklı isimlerle anılsa da, temelde yapılması gereken seremoniler birbirine benzer. Sınıflandırılan cenazenin bekleme süresi, görkemi ve mezar yapısıyla alakalıdır, törende yapılanlar tamamen aynıdır. ölen kişinin yakın akrabalarının siyah renkte lugubria giymesinin gelenek olduğu görülür.
Genellikle geceleri meş’aleler eşliğinde düzenlenen bu törenlerde, cenazeyi ölenin yakın arkadaşları, akrabaları ve özgür bıraktığı köleler taşır; fakir cenazelerini dört kişi taşır fakat bunların sayısının sekize kadar çıktığıda olur. Cenaze töreninde, ölünün en yakı-nında olan akrabaları ve arkadaşlarının yanı sıra, müzisyenler ve profesyonel ağlayıcılar dayer alır.
Soylu Kişiler Cenaze Töreni
Müzisyenler arasında borucular, trampetçiler, boynuz üfleyenler bulunur. İ.Ö. 2. yüzyılda Romalı soylu kişiler için yapılan cenaze törenlerini ayrıntılı olarak anlatan Polybios, ölen erkek olduğunda bedeninin Forum’da kürsü üzerine yerleştirildiğinden söz eder. cenaze töreni sırasında bütün ailenin, atalara ait masklar giymesi geleneğini vardır. aile üyelerinin törenlerde kullanması için yapıldığı belirtilen bumasklar, evlerin atriumlarındaki dolaplarda saklanır. Ata masklarını giyen aktörler, aynı zamanda ölen kişinin giysilerini de giyerler.
Eğer ölen kişi bir consul ise mor çizgileri olan bir toga, bir censor ise tamamen mor bir toga, zafer kazanmışsa altınlarla bezenmiş bir toga giyer. Savaş sırasında ölen askerlerin cenazeleri toplu olarak yakılır ya da gömülür; cenaze masrafları ise, askerlerden bu amaçla alınan paralarla karşılanır. Eğer ölen bir komutansa, bir askeri yürüyüşle onurlandırılır. Resmi devlet memurlarının cenazelerinde ise, cenaze masrafları devletten karşılanır. Cenaze törenine yakın akrabalar, köleler ve müzisyenlerin dışında, senatörler ve yüksek dereceli memurlar, çok sayıda at ve halk katılırdı.
Cenazede verilen söylevlerin esas amacı, ölen kişiyi ve onun ailesini yüceltmek olduğundan, bu söylevlerin gerçek kahramanlıkların yanında hiç gerçekleşmemiş işler ve başarıları da barındırdığına ve bunun Romatarih yazımında çeşitli yanlışlıklara yol açtığına dikkat çekilir. Fakirler ve çocuklar geceleri gömülürken, resmi cenaze törenleri genellikle gün içinde yapılır.
İmparator Cenaze Töreni
Özellikle imparatorların cenaze törenlerinin görkeminin Roma imparatorluğunun gücünü simgelediği anlaşılır. Bütün Roma İmparatorları için büyük ve görkemli cenaze törenleri düzenlenmiştir.
İmparatorluk cenazelerinden, söz ettiği bilinir. İmparatorluk cenazelerinde,genel olarak resmi cenazelerdeki uygulamalar izlenir ve imparatorlar ile onların aileleri için düzenlenen cenaze törenleri, birkaçı dışında, halka açık yapılır. Diğer cenaze törenlerinde olduğu gibi, yatak resmi görevliler tarafından taşınır. Cenaze alayında taşıyıcılar,, trampetçiler, dansçılar, oyuncular, askerler ve kalabalık halk grubu, arkadaşlar, senatörler, yer alır.
İmparatorların cenazelerine zafer kazanmış şekilde gösterilen imagioları da eşlik eder. Cumhuriyet’in sonuna doğru, cenaze masklarına alternatif olarak cenaze büstleri ortaya çıkar. Cenaze töreninden önce ve cenaze töreni sırasında gerçekleştirilen bir dizi seremoni,ölünün gömülmesiyle sona ermeyip gömüden sonra da devam eder. İlk olarak, meza-rın yasal olarak kabul edilmesi için bir do-muz kurban edilir. Aynı gün ölünün evinde arınma törenleri başlar ve mezar başında aynı gün, dokuzuncu gün yemek yenir.
Ölü Hediyeleri
Yas döneminin sonunda, ölü için çeşitli hediyeler, yiyecekler bırakılır ve libasyon yapılır. Yiyecek, içecek ve parfümleri mezara akıtmak için bazı boruların eklendiği ya da yiyeceklerin konula-bileceği ayrı bölmelerin olduğu mezarlarda bulunur. Doğrudan toprağa gömülü amphora boyunlarının kullanıldığı mezarların ise daha fakir kişilere ait olduğu düşünülür. Mezar başındaki törenler, yıllık ölü festivallerinde ve özellikle ölünün doğum günle-rinde tekrarlanır. İ.Ö. 1. ve İ.S. 1. yüzyıla öğrenildiğine göre, parentaliave lemuria adı verilen bu dini törenlerin ilkinde, mezarlar ölen kişinin yakınları tarafından ziyaret edilir, hediyeler bırakılır ve mezar başında yemek yenir.
Mezar hediyeleri çoğunlukla yiyecek ve içecek kapları (kaseler, şişeler, bardaklar), kandiller, takılar, küçük parfüm şişeleri, mücevherler,kişisel eşyalar, çocuk oyuncakları, küçük cenaze portreleri ve diğer dünya tanrılarına ait küçük heykelciklerdir.
Sözünü ettiğimiz hediyeler, kadın, erkek ve çocuk mezarlılarında farklılık gösterir. Antik Roma’da yas süreleri kanunlarda belirlidir. Altı yaşın üzerindeki çocuklar ve aileler, bir yıl boyunca, altı yaşın altındakiler isebir ay boyunca yas tutabilirlerdi. Erkek eş onay kadar, yakın akrabalar ise sekiz ay kadar ağlayabilirlerdi ve yas süresi boyunca kişi yemek davetlerine katılamaz, mücevher takamaz, mor ve beyaz giysiler giyemezdi. Yapılan araştırmalara göre, Antik Roma’da ölenlerin çoğunun çocuk olduğu ve genellikle Romalı çocukların neredeyse yarısının on yaşına dek yaşadığı anlaşılmıştır.
Erkek ve Kız Ayrımı
Hastalıkların yanı sıra, özellikle kız çocuklarının istenmemesinden dolayı kasıtlı olarak yaşamlarına son verilmesi, çocuk ölümlerindeki fazlalığın nedenidir. Antik Roma’da, erkek çocuklarına kızlardan daha çok önem verildiği, bazı mezar taşlarındaki yazılarda açıkça belirtilmiştir. Cenaze törenlerinin düzenlenmesi, kanunlarda gösterilen belli kurallara bağlanmış ve özellikle cenaze harcamaları sınırlanmaya çalışılmıştır. Ölen bir Romalının mirası, öncelikle karısına ve çocuklarına, çocuklar yoksa,erkek tarafından gelen torunlara, daha sonrababa soyundan gelen akrabalara, öncelikle erkek kardeşlere ve evlenmemiş kız kardeşlere kalırdı.
Roma’da ve eyaletlerinde uygulanan cenazetörenlerinin, kanunlarla belirlendiği görü-lür. Ölünün hazırlanmasından, cenaze törenlerine kimlerin katılacağı ve harcanacakparaya dek olan ayrıntıların düşünüldüğü anlaşılır. Genellikle Roma’da cenazeleri aileler hazırlar.
Fakat fakirler ve köleler gibi,toplumun alt sınıfına ait kişilerin cenaze törenlerini hazırlamayı kendilerine görevedinmiş, cenaze kulüpleri kurulur. Bu kulüplerden resmi cenazelere ait olanlar, alt sınıflara; köleler ile özgür bırakılanlara ait olanlar ise tenuiores olarak adlandırılır.Cenaze kulüpleri ara sıra toplanır ve birlikte yemek yemek gibi sosyal aktivitelerde bulunurlardı. Bu gruplara ait kişilerin cesetleri, columbaria adı verilen, genellikle birden fazla kişinin bir arada gömüldüğü büyük mezar yapılarına yerleştirilirdi.
Gömme Biçimleri
Antik Roma’da erken dönemlerden itibareninhumasyon ve kremasyonun birlikte uygulandığı görülür. Geç Cumhuriyet Döneminde üç tip gömme şekli bilinirdi:
Kremasyon, mumyalama. Roma’da On İki Tablet Kanunları, ölünün inhumasyon ya da kremas-yonla kentin sınırları içine gömülmesini yasaklar. Gömütlerin kentin dışına yapılmasındakiamaç, bulaşıcı hastalıkların yaygın olarak görüldüğü Roma’da, kentte yaşayanları korumak olmalıydı. Roma’da ekstramural gömüler İ.Ö. 567’lerde sona ermiştir. Yine inhumasyon, Roma’da ilkel bir gömme biçimiydi.
Gömülü kemikler ile yanmış kemikler arasında bir fark olmamasına karşın, inhumasyon gömmenin, kremasyona göre daha nazik bir uygulama olduğu düşünülebilir. Fakat her iki gömme biçimiyle ilgili olarak mezar yazıtlarında ifadelerin yer almaması, hangisinin daha fazlatercih edildiği konusunda bir fikir vermez. Bununla birlikte Geç Cumhuriyet Roma’sında mumyalamanın bedeni onurlandırdığı düşünülürdü.
Fakat Roma Forumundaki İ.Ö. 8. – 6. yüzyıla tarihlenen Sepulcretum’da, hem inhumasyon hem de kremasyon gömmeler görülür. Bunun yanı sıra On İki Tablet Kanunlarında yine her iki gömme şeklinin İ.Ö. 5. yüzyılda birlikte uygulandığından söz edilir. Plinius bir çok Romalı ailenin inhumasyon gömülme biçimine sadık kaldığından söz eder. İ.Ö.78’de Sullanın ölümüyle, bu dönemden hiç-bir gömüt kanıt olarak kalmamakla birlikte,kremasyonun zenginlik belirtisi olarak görül-düğünü Plinius anlatır. Roma İmparatorluğunda yakılarak gömülen ilk kişinin Sullanın eşi Gens Cornelia oldu-ğundan Cicero söz eder. Arkeolojik kanıtlardan, İ.Ö. 400’lerden itibaren bütün Cumhuriyet Roma’sında kremasyonun normal bir gömülme biçimi olarak uygulandığı ve İ.S.1. yüzyıla dek sürdüğü anlaşılır.
Yakarak Gömme – kremasyon
Erken İmparatorluk Döneminde ölü, kişisel eşyaları ve hediyeler ile birlikte, önceden hazırlanan dikdörtgen biçimindeki odun yığınının üzerine yerleştirilir; odun yığınları bazen yanmayı kolaylaştıracak şekilde papirüsle karıştırılır ve ölü yakıldıktan sonra ateş, şarapla söndürülür ve geriye kalanlar alınarak, basit pişmiş toprak kavanoz, kumaş çantalara, mermer ya daonyxten yapılmış urne veya sandıklara konur.
Bu saklama kapları, daha sonra mezar yapısına yerleştirilir ve sonraki yaşamında kullanacağı daha fazla eşya ile birlikte gömülürdü. Kremasyon gömülerde, inhumasyona oranla daha fazla hediye bırakıldığı saptanır. İnhumasyon gömüde, esas olan mezarın düzenlenişindeki çeşitlilik ve bezemedir. kremasyonun Roma’da İ.S. 2. yüzyıla dek gözde bir gömme yöntemi olduğunu belirtmek gerekir. İ.S. 3. yüz yıldan itibaren inhumasyon gömme yaygınlaşır.
Kremasyon gömmelerde, yakılan kemiklerin konulabilmesi için kullanılan kemik kutuları, altarlar ve lahitler, Roma sanatının sergilendiği güzel örneklerdir. Kremasyonun terkedilişinin nedeni, daha çok Musevi ve Hıristiyan etkilere bağlanır. Antik Roma’da bedeni onurlandırmanın üçüncü yolu (az da ol-sa) mumyalamadır. Roma’da Geç Cumhuriyet Döneminde yabancı bir gelenek olarak görülmüş ve tamamında uygulanmıştır. İmparatoriçe Poppea’nın bedeni, yalnız yakılmakla kalmamış, aynı zamanda mumyalanmıştır.
Kremasyon ve inhumasyon:
Kremasyon Arkaik Dönem’den itibaren tercih edilmiştir. Klasik Dönem’de ise, her iki gömme biçimi birlikte uygulanır. Fakat bunlar arasındaki tercih, aileye bırakılmıştır. Zamanla kremasyon gömmenin arttığı dikkat çeker. Özellikle savaşta ölen askerlerin bedenleri yakı-larak gömülür. Bu uygulamanın Roma’ya yabancı bir gelenek olduğu, Mısır’dan öğ-renildiği ve bu konuda ustalaşmış Romalı resmi kişilerin olduğu, ara sıra Romanın taşra eyaletlerinde de uygulandığı görülür. Roma’da kazılar sırasında mum-yalanmış gömüler ortaya çıkartılmıştır.
Mumyalama Gömü
Roma’daki kazılar sırasında, mumya-lanmış birçok gömüye rastlanır. Bu geleneğin Roma’ya yabancı olduğu ve daha çok Mısır geleneklerinden etkilendiği, Roma’dan Mısır’a giden resmi görevlilerin bu gömülme biçimini benimseyerek Roma’ya getirdikleri veya Mısır’dan gelen İsis ve Sera-pis kutsal alanlarına bağlı rahipler tarafın-dan mumyalanmanın uygulandığı düşünü-lür.
Roma Döneminde ölüme yüklenen anlam ve cenaze törenlerinin çok erken dönemler-den başlayarak biçimlendiği, özellikle Grek gelenekleriyle büyük benzerlik gösterdiği dikkati çeker. Ayrıca Roma İmparatorluğunun Mısır ile sürekli ilişki içinde olması Greklerden farklı olarak mumyalama gelene-ğini benimsediklerini, hem inhmasyon hemde kremasyon gömülme biçiminin, zaman zaman öncelikleri değişmekle birlikte Roma İmparatorluğunda yaygın olarak kullanıldığını gösterir.
Sınıf ayrılıklarına bağlı olarak şekillenen gömme biçimleri, etkilerini, özellikle mezar yapılarında ve dolayısıyla mezar hediyelerinin çeşitliliği ve kalitesinde göstermiştir. Roma Dönemini izleyen zamanlarda,tek tanrılı inanç sistemleri benimsendiğindede benzer geleneklerin devam ettiği görülür.
Cesetlerin Yakılması ve Küllerin Saklanması – Ölülerin Gömülmesi
Roma’ya bağlı topraklar içinde tek bir yörede birden çok gömme adetine rastlanabilirdi. Cumhuriyet Dönemi’nde ve İmparatorluk Döneminin başlangıcında ölüleri yakmak adetti. Başlangıçta, küllerin saklanmasında pek sade mahfazalar kullanılırdı. Augustus Döneminde, varlıklı aileler mermerden urna’lar yani ufak küpler kullanmaya başladılar. Bu küpler kabartmalarla süslenirdi.
Ölülerin küllerinin toprak kaplarda saklandığı mezar odalarında ya da mezarlıklarda, anıt olarak mezar sunakları dikilirdi. Bu sunakların “kül sunağı” diyeceğimiz bir çeşidinde küllerin konulması için çukur bir bölüm bulunurdu. Mezar binalarının duvarlarının gerek iç gerek dışında mezar kabartmaları yapılırdı. Sınırlı bir gmp olan sanduka taşlan bir yana bırakılırsa, bunlardan pek az örnek kalmıştır.
2. yy. başlarında ölülerin lahit içine gömülmesine sık rastlanır olmuştur, aynı yüzyılın ortalarında kül kaplarıyla mezar sunakları büyük ölçüde gerilemişlerdir. Lahitlerin üretiminin böylesine önem kazanmasının ne zaman başladığı bugün kesin olarak belirlenememektedir. Çünkü ilk örneklerin tarihlenmesi tartışmalıdır. Ne var ki, İmparator Traianus’un saltanatı sırasına, yani 98 – 117 yılları arasına rastladığı sanılmaktadır. Ölü gömme adetlerinin niçin değiştiği bugüne kadar aydınlanamamıştır. Birçok varsayım öne sürülmüşse de Antik çağ literatüründe herhangi bir ipucuna rastlanmamıştır.
Lahit Mezar Geleneği
Ölülerin yakılma ve gömülme işlemlerinden hangisinin daha sık uygulandığı konusunda bugüne kadar bir şey söylenememiştir. Roma kentindeki kabartma süslü lahitlerin tutulmasına tepki olarak, 140 yılı dolaylarında Atina’da çeşitli işlikler lahit yapmaya başlamıştır. Atina’ da böyle bir geleneğin olmamasına karşın, kı sa zamanda lahit bölgenin bir ihraç malı oluvermiştir. Aynı dönemde mezar kabartmaları büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.
Eldeki mezar buluntuları çok zengindir ama, şunu unutmamak gerekir ki, malzemenin çoğu yayımlanmamıştır. Bölgeler üstü bir nitelik taşıyan Dokimeion grubunun lahitleri, Anadolu’daki yerel üretimin genelinden önce ele alınmalıdır. O bölgede cesedi lahit içinde gömme geleneği çok eskiydi. Ne var ki, Helenistik Dönem’ de yaygınlığının pek kalmadığını görürüz. Buna karşılık birçok yörede Helenistik Dönem’ den, Roma İmparatorluk Dönemi’ne kadar sürüp gitmiş mezar kabartmaları vardır.
Keza, birtakım bölgelerde daha eski geleneğe uygun mezar sunaklarına rastlanmıştır”‘. Ostotck’ler yani kemik mahfazaları, Anadolu’nun bir özelliğidir. 1. yy.’ da bazı bölgelerde, kendilerinden önceki Helenistik örnekleri izleyen bir çok ostotek yapılmıştır. Aynı yüzyılda çeşitli yörelerde lahitler yapıldığı da anlaşılmaktadır. Ne var ki, bol üretime ancak 2. yy. başlarında geçilmiştir. Bu üretimin Anadolu’da kendiliğinden mi geliştiği, yoksa Roma’nın etkisi altında mı olduğu bugün aydınlığa kavuşmuş değildir.
Mezarlara Saygısızlık Ve Cezalar
Yukarıdaki bazı mezar yazıtı örneklerinde, mezarın korunması için alınan önlemler ve mezara zarar verilmesi halinde ödenecek cezalar ve tanrıların gazabını içeren lanetleri görmüştük. Burada mezar tahribatına karşı bir yasayı inceleyeceğiz.
Tarih taşımayan bu metin, bir imparatorluk kararnamesinin kopyası olup, İmp. Augustus çağından, MS. 50/100 yıllarına kadar farklı tarihlere konmaktadır. Metinde, mezarlara saygısızlık ölümle cezalandırılacağı duyurulmaktadır. Roma kanunlarına göre, bu suç, MS. 2. yy. sonlarına kadar topluma karşı işlenmiş en ciddi suç olarak varlığını korumuştur. Hellenistik dünyada, yani Roma imparatorluğu’nun doğusunda, aslında bu suç ağır para cezasına tabidir. Ama burada açıkça görüldüğü gibi, Roma yasası doğuya adapte edilmiştir.
İmparatorlar, M.S.ki ilk iki yüz yıl boyunca doğu eyaletierini mümkün olduğunca kendi geleneksel yönetim sistemleri içinde, Roma Cumhuriyet politikasını takip ederek, hür bırakmışlardır. Bu örnekte, imparator özel bir yerel durum karşısında karar vermektedir. Bu yerel olayın örneği, M.S. 8 yılında, Samaritanlarla, Yahudiler arasında kopan şiddet olayları sırasında iki tarafın da birbirlerinin mezar alanlarını tahrip etmesinde görülebilir. Bu karar da, yerel yasanın cezai maddesi kuvvetlendirilerek mezar tahribatının genelleşmesi engellenmek istenmektedir.
Caesar’ın Emri
“Caesar’ın emri: ataların kültü veya çocuklar veya akrabalar için hazırlanan mezar ve binaların sonsuza dek rahatsız edilmeden muhafaza edilmeleri benim arzumdur. Eğer her hangi birisi, birinin bunları tahrip ettiğini veya her hangi bir şekilde gömülmüş ölünün dışarı atıldığını, veya varislerin rızaları olmadan başka yerlere naklettiğini. veya mezar taşları yada her hangi diğer taşların alındığını bildirirse, bu suçlunun ölüler kültüne zarar vermek suçundan tıpkı tanrılara karşı işlenen suçlar gibi yargılanmasını emrediyorum. Gömülen ölü, gelecekte daha fazla saygı ile korunmalıdır. Hiç kimsenin onları rahatsız etmesine asla müsaade edilmemelidir. Eğer biri bunu yaparsa, mezarın kutsallığını çiğnemekten ölüm ile yargılanmalıdır.
Bu yazıtta özellikle dikkati çeken iki husus, ölüler kültü ve mezarın kutsallığına değinilmesidir. Nekropoller ve Heroonlar, her antik kentin en dikkat çekici yapı örnekleridir. Roma İmparatorluğu döneminde özellikle Anadolu’da bu yapı tipleri giderek tapınak mimarisini kendilerine adapte etmişler ve böylece benzerlik vurgulanmak istenmiştir.
Ağır şartların egemen olduğu Roma dönemi maden ocaklarında çalışmak en aşağılık iş kolu idi ve yalnızca köleler bunu yapıyordu. Maden ocağına sürülmek idamdan bir aşağı ağır cezadır.
Burada izinsiz yapılan eylem kastediliyor. Aile mezar odaları ve lahitlerinde pek çok birey gömülmüş halde ele geçmektedir.
Suç işleyen Roma vatandaşlarının örneğin ordudan atılma; ve saygın olmayan bir işte çalışmaya (akıörlükl, fahişelik gibi) zorlanması şeklinde uygulanırdı.
Mureks tipi deniz kabuklarından elde edilen mor boya ile boyalı elbiseler o kadar pahalı idiler ki, Geç Roma döneminden itibaren kullanmaları, imparator ailesi dışında yasaklanmışlardır. İmparator olma anlamındaki “erguvanı kuşanma” ve soylu olduğunu belirtmek için “erguvan içinde doğrna” değimleri bu yıllardan kalmadırlar,
Roma İmparatorluğu resmi politikası olarak, Roma vatandaşlığı taşımayan (ki MS. 3.yy. öncesinde imparatorluk nüfusunun %90’1) halk toplulukları, şehir veya kabile sistemi içerisinde kendi kanunlarına tabidirler, ancak imparatorluk çıkarlarına uymayan durumlarda, eyaletlerdeki resmi Roma görevlileri müdahale etmektedirler. Buna karşılık son söz her zaman İmparatora aittir.
DİP NOTLAR
Bu geleneğin çok erken dönemlere dek gittiği anlaşılır. Ölüleri yeraltı dünyasına geçiren sandalcı. Ölülerin ruhlarını ırmağı geçirmek için para aldığından, ölülerin ağzına bir sikke yerleştirilir. Roma Döneminde uygulanan bu geleneklerin Yunan geleneklerine benzediği görülür. Ağlayıcılar bir gelenek olarak siyah giyer ve saçlarını yas ifadesi olarak kısa kestirirler. Özellikle Klasik Dönem’de Yunanistan’da evlilik törenleri ile cenaze törenlerinin birbiriyle ilişkili olduğu görülür ve özellikle bu törenlerde kadınların oynadığı rol önemlidir.
4. Saçlarını yolan ve göğüslerine vurarak acılarını gösteren kadınların betimlemelerini, Geometrik Dönem’den itibaren cenaze lahitleri ve plakaları ile seramikler üzerinde buluruz. Mezar kabartması, Roma sanatında collocatio betimlemesinin yer aldığı elimize ulaşan tek eserdir. Atriumda korunan, arkasında sarkan kumaşların olduğu, yüksek bir cenaze yatağının üzerinde uzanmış durumda ve ayakları kapıyı işaret eder durumda ve cenaze törenine hazır bir kadın figürü görülür. Cenaze yatağının her iki ucunda yanan dört adet meşale ve yatağın önünde bereketi simgeleyen meyveler, çiçekler ve yapraklardan oluşan girlandlar bulunur.
Cenazenin yedi gün bekletmek zordur. Antik Yunan geleneklerinde ölü pis kabul edilir. Bu geleneğin Antik Yunan’dan itibaren devam ettiği görülür. Günümüzde de genellikle siyah yas rengi olarak kabul edilir. cenaze töreni-nin betimlendiği kabartmada, törenin gece düzenlendiğini gösteren, cenaze yatağının çevresinde yıldızlar betimlenir. Cenaze yatağını taşıyan sekiz kişi ile birlikte, flüt, boynuz ve boru çalan müzisyenler görülür. Bu gelenek Etrüsklerden alınmış görünür. kişiler yaşarken, yüzlerinden alınan bal mumu kopyalar, cenaze törenlerinde kullanılır. Dini bir anlam taşımazlar.
Klasik Yunan Cenaze Töreni
Klasik Yunan cenaze töreni ölen kişinin ardından epitaphia adı verilen söylev verilirdi. İmparatorluk cenazelerinde, forumdaki bir platformdan söylev verilir. Genellikle kişinin hayattayken kazandığı başarıları ve ataları ile ilgili övgüler içerir. Roma’da gömüler kent dışına yapılmakla birlikte, Augustus’un mezarı, resmi binaların çevreledi-ği bir alandadır. Cenaze alayına katılanların yanı sıra, çeşitli kentlerden gelen hediyeler, cenaze törenine katılanlar için altı yüz kadar yatak, aromatik hediyeler taşıyan evli kadınlar bulunur. Plutarkhos, Sulla’nın ölümünden sonra hamamlar ve eğlence yerlerinin kapatıldığından, tiyatrolar ve şölenlerin ertelendiğinden ve kadınların bir yıl boyunca yas tuttuğundan söz eder.