Eski Köprüler, Taş Köprüler
Eski Köprüler, Taş Köprüler; Asya ile Avrupa arasında köprü niteliğinde olan Türkiye, aynı zamanda birçok uygarlığın kesişme noktasıdır, son birkaç bin yıl içinde Anadolu’ya yüzlerce köprü inşa edilmiştir. Bu köprülerin büyük bir kısmı ayakta olup, küçümsenmeyecek bir bölümü az veya çok onarım görerek günümüzde de belli ölçüde kullanılabilir durumdadır.
Eski Köprüler, Taş köprüler
1- sürekli kemerli (dizideki kemer açıklıkları ve tepe noktaları aynı veya yakın mertebede olan);
2- tek sayıda gözlü, yükselen ve alçalan (ortada en büyük kemer gözünün yer aldığı);
3- çift sayıda gözlü, yükselen ve alçalan (ortada en yüksek orta ayağın yer aldığı) köprüler olmak üzere başlıca üç tipte inşa dilmiştir.
Bu üç tipin birincisi daha çok batı ülkelerinde, ikincisi daha çok doğu ülkelerinde uygulanmış tiplerdir.
Ormanlı bölgelerde ilk köprüler bir veya daha fazla ahşap kütüğün uzatılmasıyla meydana getirilmiştir. Tropikal bölgelerde ise lifli bitkiler bir araya getirilerek asma köprüler inşa edilmiştir. Genellikle lifli asma ağaçları bu maksatla dünyanın çeşitli yerlerinde kullanılmıştır. Taşlı bölgelerde ise, ara ara taşlar yığılarak köprü ayakları yapılmıştır. Daha sonra bu ayaklar birleştirilmiştir.
İlk Köprüler
İlk köprülerin Çin’de yapıldığı, oradan Hindistan’a yayıldığı tahmin edilmektedir. Arada ayaklar yaparak birden fazla açıklıklı köprüler inşa edilmiştir. MÖ 4000’de Mezopotamya’da ve MÖ 3000 yıllarında Mısır’da ilk kemere benzer köprülere rastlanmaktadır. Kemer köprü sisteminde yükler kemerler tarafından alınır ve yönü değiştirilerek basınç kuvveti olarak kemer boyunca nakledilir ve köprü ayaklarında zemine verilir. O zamandan beri kemer köprü şekli klasik köprü tipi olarak kalmıştır.
Kemer tipi eski Mısırlılar tarafından bilinmekteyse de yapı sistemi olarak kullanılmamıştır. Kemer sistemi, anahtar taşı olmaksızın kendi kendini taşıyan bir yapı türü değildir. Eski Yunanlar kemer şeklini bilmelerine rağmen bunu yapılarda kullanmamışlar mimaride ilerlemelerine rağmen ancak birkaç köprü inşa etmişlerdir.
Sebebi ise ticarette daha çok deniz yolunu kullanmalarıdır. Gerçek taş örme köprü, ekonomik ve dayanıklıdır. Küçük nehirleri orta ayaklar kullanarak geçmek mümkündür. Bu tür şekil, yaygın olarak Çinliler ve Romalılar tarafından kullanılmıştır. Romalıların yaptıkları köprülerin ilki ahşap olup, tarihi MÖ 621’e kadar uzanır. MÖ 200 civarında taş köprülerin inşası başladıysa da, ahşap olanlara da devam edilmiştir.
Taş olanlardan günümüze kadar gelenler de mevcuttur. Genellikle yarı dairevi kemerler kullanmışlardır. Sayıları yedi-sekize varan taş blokların kullanıldığı olmuştur. Taşlar birbirlerine harçsız oturtulmuş olup, ayaklar çok rijit olarak yapılmıştır. Bu sebepten herhangi bir açıklığın çökmesinin komşu açıklıklara zararı olmaz. Özellikle nehir ortasında yapılan köprü ayaklarına itina göstermişlerdir. Orta ayakların inşası sırasında bitişik kazıklar çakarak, su ve zemini, sağlam zemin buluncaya kadar boşaltmışlar, ayağı daha sonra inşa etmişlerdir. Romalılar ayrıca vadileri aşmak için inşa ettikleri köprüleriyle de meşhurlardır.
Köprü Gelişim Süreci
Roma İmparatorluğunun çöküşü ile köprü inşaatında bir duraklama görülür. Ancak 13. asırda taş kemer köprü inşası Avrupa yanında Orta Doğu’da ve Çin’de yaygınlaşmıştır. Kemerler, Romalılara nispetle daha basık inşa edilmiştir. Ancak inşa tarzı daha az itinalı yapılmıştı. Rönesans ile köprü mühendisliğinde sınırlı bir gelişme kaydedilmiş fakat daha çok süsleme tarafı ağır basmıştır. Ancak teorik bir gelişme Andrea Palladio tarafından Leonardo da Vinci’nin gerilme prensibini pratik hale getirmesiyle elde edilmiştir. Bu teknik, kısa ahşap elemanların kafes sistem meydana getirecek şekilde kullanılarak büyük açıklıkların geçilmesini mümkün kılmıştır.
Yukarıda belirtilenlerin ötesinde, Türkiye’de birçoğu günümüzde de kullanılmakta olan pek çok taş köprünün varlığı göz önünde tutulduğunda, bu köprülerin korunması, gerekiyorsa güçlendirilmesi ve geleceğe güvenle devredilmesi konusunda kapsamlı çalışmaların yapılması çok yerinde olacaktır.
Üst resimdeki köprü büyük bir olasılıkla tarihteki ilk köprüleri örnekleyebilir; taşlardan oluşturulan iki mesnet üzerinde çok da uzun olmayan bir açıklık ahşap malzeme ile geçilmiş.
Günümüz definecilerin uğrak noktası olan köprülerden bir miktar para bulmakta mümkündür.
Ahşap Eski Köprüler
Tarihi Köprüler Şubesi Envanterine göre (Envanter kayıtlarına göre Aralık 2016 itibariyle, dönemlerine göre yurt içinde, Hitit(1),Urartu(1), Roma (142), D.Roma (26), Selçuklu (160), Osmanlı (1509) ve Erken Cumhuriyet(105) olmak üzere toplam 1948 adet tarihi köprü bulunmaktadır.
AHŞAP KÖPRÜLERİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE YAPIM SİSTEMLERİNE GÖRE SINIFLANDIRMASI
Ahşap, malzeme olarak sahip olduğu avantajlar nedeni ile ilk köprü örneklerinden günümüzdeki modern tasarımlara değin yaygın olarak kullanılmıştır. Ahşabın bu avantajları arasında doğal, yenilenebilir ve sürdürülebilir bir malzeme olması, ağırlığına oranla yüksek mukavemete sahip olması, üretimi için düşük enerjininyeterli olması ile düzenli bakım sonucukolaylıkla daha uzun bir kullanım ömrüne sahip olabilmesi, sayılabilir. Ayrıca, estetik ve güzelliğin ön planda olduğu uygulamalar içinde ideal bir malzemedir.
Ağaç gövdeleri kullanılarak inşa edilen en eski köprülerden endüstriyel kereste kullanılarak inşa edilen modern örneklere kadar ahşap köprüler; kiriş, konsol, asma, kemer, makas ve kompozit formlarda olmak üzere birçok farklı tipte inşa edilmişlerdir. Ahşap köprüler genellikle yaya, hayvan, bisikletli ve hafif araçlar için inşa edilmiş olsalar da günümüzdeki teknolojik gelişmelerle birlikte artık, nispeten daha büyük yükler için de uygun hale gelmiştirler.
Basit Kirişli Köprüler
İlk ve en eski ahşap köprüler,nehrin bir tarafından diğerine düşmüş ağaç gövdeleridir. İnsanoğlunun inşa ettiği ilk köprülerin, günümüzden 170000 yıl önce, ahşap tomruklar kullanılarak basit kirişlerle ve 10myi geçmeyen açıklıklarda inşa edildiği düşünülmektedir. Herodot, günümüzden 2000 – 3.000 yıl öncesinde, Fırat veya Nil’in bazı kollarından karşı tarafına geçmek için inşa edilendaha geniş açıklıklı köprülerden bahsetmektedir. Antik dönemlerdeki ahşap yapım tekniği, özellikle Mısırlılar, Fenikeliler, Rumlar ve Keltler tarafından inşa edilen gemilerle büyük gelişme göstermiştir.
Bu dönemde, büyük nehirleri geçebilmek amacıyla çok sayıda teknenin birleştirilmesi sureti ile yüzer köprüler inşa edilmiştir. Pers Kralı Dara (MÖ.521-485) İskit Seferi sırasında, Anadolu ile Rumeli Hisarı arasında, 674 adet ahşap tekne ile (tombazlarla) 1500 metreyi bulan yüzer köprüinşa etmiş olup, bu köprüden 700.000 kişilik ordunun geçtiği yazılı kaynaklarda yer almaktadır.
Daha sonraları, Romalılar ahşap kiriş köprüler inşa etmişlerdir ki, bu köprüler arasında yer alan Sezar Köprüsü (M.Ö. 55), İtalyan mimar AndreaPalladio (1508-1580) tarafından 16. yy.da tüm detayları ile
belgelenmiştir. Palladio’nun verdiği bilgilere göre köprü, önceden hazırlamış ve yerinde geçme sureti ile birbirine bağlanmış sade ahşap elemanlarla inşa edilmiş olup, köprüyü kurmak ve ordu geçtikten
sonra kaldırmak son derece hızlı gerçekleştirilebilmiştir.Nehir genişliğinin 140 metre olduğu, Neuwied yakınlarında 5 – 6 metre genişliğinde inşa edilen bu köprünün yapımı sadece 10 günde tamamlanmıştır.
Rönesans mimarlarından AndreaPalladio, 16. Yy.da, Bassano del Grappa’da (İtalya), Brenta Nehri üzerinde ahşap kirişlerlebir köprü inşa etmiş olup, “Mimarlığın Dört Kitabı” adlı eserde köprüye yer vermiştir.. Ayakları da dahil olmak üzere tamamen ahşap olarak inşa edilen ve 5 açıklıklı olan köprü, aşkınlar ve savaşlar nedeniyle hasar görmesine rağmen, farklı dönemlerde geçirdiği onarımlarla günümüze ulaşmıştır.
Konsol Kirişli Köprüler
Daha geniş mesafeleri aşabilmek amacıyla, kiriş köprülerin gelişmiş bir formu niteliğindeahşap konsol köprüler inşa edilmiştir (Brown, 2001, s.83).Basit kirişlerle tek parçahalinde geçmenin mümkün olmadığı durumlarda açıklık, konsol kirişler yardımı ile azaltılarak mesafe geçilebilmiştir.
Ahşap Asma Köprüler
İlk çağlardan itibaren ahşap asma köprüler inşa edilmiş olup ilk asma köprülerin yapımında, büyük ihtimalle sarkan asma yaprakları veya saplarından esinlenilmiştir. Özellikle Tropikal bölgelerde, uzun saplı palmiyeler kullanılarak asma köprülerinşa edilmiştir. Son yüzyıllardayapım teknolojisinin ve malzeme biliminingelişimi ile, asma köprü tasarımları da büyük ilerleme gözlenmektedir.
Ahşap Kemer Köprüler
Basınca çalışan kemer sistemlerine ait ilk örnekler, yüksek basınç mukavemetine sahip taş malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Zaman içerisinde ahşap, tuğla, demir, çelik, ön germeli beton gibi malzemeler de kullanılarak çok sayıda ve tipte kemer köprü inşa edilmiştir. Kemer köprüler yüzyıllar boyunca geniş açıklıkları geçebilmek amacıyla kullanılan en yaygın sistem olup, Roma İmparatoru Trajan, Sırp Nehri üzerinde, yaklaşık 1200 m uzunluğunda, çok açıklıklı ahşap Trajan Kemer Köprüsünü inşa ettirmiştir.
Ahşap Makas Köprüler
İlk makas köprüler ahşap ile inşa edilmiş olup, 19. yüzyılda sanayi devrimi ile birlikte, ahşabın yerini demir ve çelik almıştır (Çabuk, 2015).Palladio “Mimarlık Üzerine Dört Kitap” adlı eserinde kendi tasarladığı ahşap makas köprülere yer vermiştir. Makas köprülerin inşasında, demir gergiler ve
cıvatalar kullanarak daha geniş açıklıkların geçilebileceğini öngören Palladio’nun düşüncelerinin, 1579 yılı için zamanının çok ötesinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.