Ermeni Cenaze ve Defin Törenleri
XIX. yüzyıl Ermeni toplumunda bir ölüm gerçekleştiğinde ceset büyük bir titizlikle yıkanıp kefenlendikten sonra cenazenin üzerine en güzel elbiseleri konur, etrafında akrabaları ve çocukları ağlaşırdı. Bu sırada cenazenin üzerindeki bütün değerli ve yeni elbiseler, mücevher gibi eşyalar çıkartılmıştır. Ölünün gözleri kapatılırdı ancak açık kalmışsa mevtanın gözünün arkada kaldığına inanılırdı. Bir ölüm gerçekleştiğinde cenaze kısa bir süre içinde yıkanarak kefene sarılır ve bir müddet evde bekletilen cenaze, defin için omuzlarda mezarlığa doğru taşınır ve defnedilirdi. Ancak bu sırada kadınlar erkeklerle birlikte mezarlığa gelmez, evlerinde onların mezarlıktan gelmesini beklerdi.
Ermeni cenazelerinin yüzlerinin açık olduğunu ve tabutun üzerinin cenazenin yaşına ve cinsiyetine göre bir takım nesnelerle süslendiğini belirtilmektedir. Bu bağlamda, bir genç kız ölümünde tabutun üzeri duvakla süslenirken bir yaşlı hamalbaşının vefatında ise tabutu olgun meyvelerle süslenmiştir.
Cenaze işlemleri büyük bir titizlikle yapılırdı. Defin için açılan çukurda daha önceden gömülmüş olanların kemiklerinin de çıktığı da olurdu. Bu aşamada, kemikler ya ortada bırakılır ya da cenazenin ayakaltına gömülürdü. Cenazenin gömülmesinden bir müddet sonra kadınlar dua etmek ve mezarın etrafını temizlemek için zaman zaman kabri/mezarı ziyaret ederlerdi. Bazen bu ziyaretleri sırasında yanlarında papazlar da bulunurdu. Matem evinde herkes acısını gösterircesine en kötü ve soluk elbiselerini giyerek acısını belli ederdi. Bu işlemlerin ardından bazı Ermeniler ise ölenlerin günahlarının affedilmesi için öküz, koyun, keçi veya bir kümes hayvanını fakirlere dağıtması için kilise kapısında kurban ederlerdi. Bazı yörelerde cenaze sahibi erkekler 7 gün boyunca bir matem ve yas gösterisi olarak traş olmazlardı.
Yüzyılın başlarında cenazenin tabutla gömülmesi Ermeniler arasında çok sık rastlanan bir gelenek değildir. Ancak batının etkisi ile son dönemlerde Ermeniler arasında bu adet -özellikle zenginler arasında- yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlamıştır. Toplumda özellikle siyah tabut kullanımı Protestan Ermeniler arasında yaygındı.
Ancak XIX. yüzyılın başlarında bile tabut kullanımı köylerde hala yaygın değildir. Yine bunlara ek olarak Ermeni toplumunda son dönemlerde ölen kişinin yüzü açılarak ailesiyle birlikte fotoğraf çektirilmesi geleneği ortaya çıkmıştır.
Ermeni ve Müslüman Mezarı Ayırt Etme
Tabut dışında modernleşmeye, batılılaşmaya bağlı olarak Ermeniler de batılı din kardeşleri gibi kabristan tanzim etmeye ve anıt mezarlar inşa etmeye başlamışlardır. Oysa aynı yüzyılın başlarında Ermeni mezarlıkları ile Türk mezarlıkları diğer milletlerin aksine benzer özellikler taşımakta, hatta Ermeni mezarlıkların daha basit ve mütevazı olduğu seyyahlar tarafından belirtilmektedir. Ermeni mezarlıklarını Müslüman mezarlıklarından ayıran tek şey Müslüman mezar taşlarının dik, onlarınkinin ise yatay konmasıdır.
Yine Ermeniler de Türkler gibi mezar taşlarına mesleklerini belirleyen işaretler koymaktaydılar. Ancak son dönemlere doğru yaşanan değişilikler nedeniyle mezarlık kabirlerinin şekli değişmeye başlamıştır. Nitekim, son dönemlerde Rus Ermenileri arasında da mezarlık geleneklerinde değişiklikler yaşanmaya başlanmış; artık büyük mezar taşlarının yanı sıra mezarların üzerlerine kubbeler dahi yapılmaya başlanmıştır. Mezar ve defin işlemlerindeki bütün bu değişimler batı kültürünün Ermeni kültüründeki yansımalarından başka bir şey değildir.
Miras
Cenazenin defninden sonra ondan kalan mirasın bölünmesinde özellikle kasaba ve köylerde uygulanan bir takım kurallar bulunmaktadır. Buna göre ailede baba vefat ederse ailenin malı ve mülkü çocuklarını yetiştirmesi kaydıyla anneye verilirdi. Eğer anne, babadan önce vefat etmiş ise ailedeki diğer bireylerin bakımını sağlaması karşılığında özellikle ev en büyük erkeğe düşer ve diğer mallar kardeşler büyüdüğünde aralarında pay edilirdi.. Ancak anne hayattaysa ev ocağın sönmemesi adına ailenin en küçük oğluna kalırdı. Miras genelde sadece erkek çocukları arasında pay edilmekle birlikte eğer ailede evlenmemiş bir kız çocuğu varsa ona da erkeklerin aldığının yarısı verilirdi. Eğer baba ölmüş ancak büyük baba hayattaysa miras paylaşılmaz ve ailenin geçimini büyük baba sağlardı. Bunlar dışında aileye bakacak kimse yoksa fakir bir aileden bir gençle ailedeki bir kız evlendirilerek ailenin başında bulunması sağlanırdı. Ancak bu iç güveylik durumu Ermenilerce hoş karşılanan bir şey değildir.
enazelerde kadınların yanlarına ağıt yakıcı kadınlar alarak göğüslerini midelerini yurumladıklarını, üstlerini ve başlarını yırtarak acıla-rını topluma yansıttıklarını belirtmektedir. Yine ona göre Ermeniler, anısına önem verdikleri cenazenin mezarına onun hayattayken giymiş olduğu elbiselerden birini sererek bu işlemi gerçekleştirmektedirler. Bu törenin ardından ya mezar başında veya cenaze sahibinin evinde cenazeye katılanlara bir yemek verilir ve ardından bolca şarap içilmekteydi. Cenazede bulunan papazlar veya din adamları mezarın üzerine okunmuş su dökerdi. Bu adetler Motraya oldukça garip görünmüştür.
Ermeni Cenaze ve Defin, Başka bir Araştırma
Hristiyan Süryanilerde görülen uygulamaların benzerleri Ermenilerde de görülmektedir. Ermenilerde de ölen kişi önce yıkanır, sonra ölüye elbise giydirilir ve ölü tabutla birlikte gömülür. Ermeni cemaatinin de cenaze merasimleri için hazırlanmış bir dua mecmuası kitabı vardır. Oradan çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler ve din adamları için ayrı ayrı dualar okunur. Süryani cemaatinin uygulamalarından çok farkı yoktur. Sadece diller ve ifadeler farklıdır. Duaların hemen hemen hepsi aynı anlamdadır.
Ölen kişinin kıyafetleri ihtiyaç sahiplerine dağıtılır. Taziye için gelenler ‘aç gönderilmez’. En azından hane halkının yakınları ve ya komşuları yemek meselesiyle ilgilenir. İsteyenler şeker, un gibi yiyecekler getirirler. Gelenler arasında her din, mezhep ve cemaatten insan vardır. Ölümü takip eden üçüncü, yedinci, kırkıncı günde bazı uygulamalar yapılır. Bu uygulamalar Diyarbakır’da mevcut yaşayan dinler ve mezheplerde hemen hemen aynıdır. Uygulamaların Yahudilerden Hristiyanlara, Hristiyanlardan da Müslümanlara geçtiği ifade edilmektedir ve öyle kabullenilmektedir.
Ölümden Sonra 1 Yıl
Ölüm üzerinden bir sene geçene kadarki sürede her Cuma akşamı yakınlara ve komşulara yemek verilir. Kişinin maddi imkânı kısıtlı ise bu uygulama bir ay devam eder. Durumu iyi ise bir yıllık sürede rutin olarak bu iş tekrarlanır. Verilen bu yemek ölünün payıdır. On beşinci gününde helva yapılıp dağıtılır.
Ölümün kırkıncı günü ile senesinde dualar okunur. Papaz mezar giderek orada ölü/ölenler için dualar okur. Dualar yine cenaze kitabından okunur. Senesinde kiliseye yemek getirilir.
Süryanilerde olduğu gibi cenaze töreninde ve taziyede siyah elbise giyerler. Ölü yakını bazı bayanların ömür boyu siyah giyindiği olur. Bazıları yedisine kadar bazıları da tercihe göre senesine kadar siyah renkli elbiseler giymeyi tercih eder. Cenaze gömülmeden (yerde olduğu müddetçe) ölünün yakınları yıkanmazlar. Ölen kişi genç ise bu yıkanmama süresi kırk gün sürer. Bu günler yas günleridir.
Ek olarak ölen kişi erkekse göz parası dediğimiz gözlerinin üstüne iki altın lira ve mezarına gözyaşı şişesi vs konularak defnedilir . Ölen bayan ise boynuna altın gerdanlık beline altın kemer ve ayaklarına hal hal konularak defnedilir.