Bizans Altın Sikkelerinin Değişen İkonografisi ve Reformlar
Bizans İmparatorluğu bin yıldan daha fazla hüküm sürerek ortaçağın en büyük imparatorlukları arasında yer aldı. Ve ayrıca güçlü bir ekonomiye sahipti. Bizans sikkeleri, sadece Helenistik geleneğini değil roma imparatorluğununda geleneklerini korumayı başardı. Aynı zamanda Hristiyanlığı güçlendirip örgütleyerek önemli bir başarıya imza attı.
Bizans sikkeleri, I. Konstantin (306-337) döneminde Geç Roma ikonografik geleneğini takip etti. İmparator I. Anastasius’un (491-518) tahta çıktığında sadece üç çeşit altın madeni para birimi vardı: solidus, semissis ve tremissis. Bakır para olarakta nummus kullanılmaktaydı.
Bizans solidus’unun beşinci yüzyılın sonunda ve altıncı yüzyılın başında ön yüzü, imparatorun zırhlı ve bir mızrak tutan büstü bulunmaktaydı. Arka yüzünde ise zaferi tasvir eden haç sembolü vardı.
Bizans hükümdarı I. Justin (518-527), sikkedeki ön yüz görüntüsünü değiştirerek büst yerine yüz ekledi. Arka tarafına ise zafer haçı tutan bir melek yer aldı.
Üst resim Jüstinyen (527-565), imparatorun görüntüsü biraz değişti. Sağ elinde mızrak, sol elinde bir geçiş oldu globus cruciger adı verilen haç ile evrensel gücü temsil etmekteydi.
II. Justin (565–578) solidisinin arka yüzüne tahtta oturur şekilde tasarladı , II. Tiberius (578–582) solidi tipi sikkenin arka yüzü Theodosius II’nin 420 civarında Golgotha’ya diktiği anıtsal bir haçı simgeliyordu.
Beşinci ve altıncı yüzyılın sonlarında imparatorun sikkeler üzerindeki resimlerinin hiçbir kişisel özelliği yoktu. Ancak, yedinci yüzyılın başında büyük değişiklikler görüldü. İmparator Phocas (602-610) döneminde daha bireysel bir portre ile değişikliğe gitti . Ayrıca sikkelerde ilk kez sakal kullanıldı. Önceleri tüm sikkeler traş olmuş temiz görünümlü şekilde tasvir edilmişti. Arka yüzü ise cruciger tipi haç yerine Justin I’in solidi’sine benze haç kullanıldı. Bu haç ayaktaki bir melek tarafından tutulmaktadır.
Heraklius’u (610-641), her 2 oğlunuda yanına almış şekilde para basmaya başladı. Önce büyük oğlu Herakleios daha sonra ikinci oğlu Heraklonas ile basıldı.
Yedinci yüzyılın sonlarına ait sikkelerde portre kullanımı daha yaygındı. II . Justinianus’un (685-695) saltanatın ilk yıllarında genç göründüğü için genç görünümde tasvir ediliyordu. Leontius (695-698) yine benzer bir büstle sakallı şekilde tasvir edilmiştir.
H.Z. İsa Büstleri
Yedinci yüzyılın sonunda Bizans sikke tasarımındaki en önemli değişikliklerden biri meydana geldi. Pantokrator İsa’nın büstü sikkelere remedilmeye başladı. ilk olarak II. Justinianus’un saltanatının (685-695) solidi tipi sikkede ortaya çıktı. Sağ elini kutsama için kaldırılmış, sol elinde ise incil kitabı ile kutsamaya hazır şekilde resmedildi. Bu tip, yaygın olan Bizans ikonalarından ve mozaiklerinden esinlenerek yapılmıştır. Arka yüzüne ise II. Justinianus haç tutar şekilde kendi remini tasvir ettirdi.
İsa’nın farklı bir portresi, II. Justinian’ın ikinci saltanatı sırasında (705-711) altın sikkelerde ortaya çıktı. İsa’yı kıvırcık saçlı genç bir adam olarak resmedildi. Bazı kaynaklar, bu tasvirin Filistin’de ortaya çıktığını ileri sürmektedir .
Yedinci yüzyılın bireyselleştirilmiş portreleri, ikonlara tapınmanın yasaklandığı İkonoklast döneminde (726-843) imparatorluk büstleri ile değiştirildi. Sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllardaki bazı madeni paralar imparatorun oğlu müşterek imparatorluğa yükseltildi. Bu dönemin madeni parası, yüksek derecede basitleştirilmiştir.
Dokuzuncu yüzyılın ortalarında, ikona tapınmanın restorasyonu ile bağlantılı olarak sikke türlerinde yeni değişiklikler meydana geldi.
Michael III (842-867), I. Justinianus’un sikkelerine benzer şekilde, solidilere Mesih büstünü yeniden yerleştirdi. 867’de, ünlü Makedon hanedanının kurucusu I. Basil, İsayı tahta çıkmış bir Mesih imajıyla değiştirdi. Bu dönemden itibaren, Bizans sikkelerinde İsa’nın resimleri düzenli olarak yer aldı.
“Rex regnantium” (“yönetenlerin kralı”) yazıtlı bir tahtta oturan Mesih’in imajının özel bir anlamı vardı. Mesih ve imparatorun gücü paylaştığını ve Tanrı’nın temsilcisi olarak saygı duyulması gereken, dünyevi tebaasını aktarmayı amaçlıyordu.
10 ve 11. yüzyıllarda bazı sikkelerde bireyselleştirmeler görülmeye başladı. Örneğin, Konstantin VII’nin kızları ve büyük Makedon hanedanının (1042) son kızı Zoe ve Theodora’nın nadir altın sikkesi, bu iki kız kardeşi tasvir etti.
I. Justinianus’un eşi imparatoriçe Theodore ve kız kardeşi Zoe bu dönem sikkelerinin ön yüzünde yer almaya başladı.
11. yüzyılda Bizanslılar Selçuklu Türkleri tarafından ciddi şekilde kuşatıldı. Michael IV (1034-1041) solidus sikkelerindeki kaliteyi ciddi derecede düşürdü. Yine Konstantin IX (1042-1055) döneminde önemli ölçüde değişti. Fincan şeklinde içbükey ve dışbükey şekilde basılmıştır. Mesih’in görüntüsü dışbükey, imparator içbükey taraftaydı.
IV . Romanus’un (1069-1071) altın nomismasında yeni bir tasarıma imza attı. Mesih, Romanus II ve Eudokia’yı kutsamaktadır.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonraki felaket yılları başladı , solidi’nin inceliği 24 karattan 8 karat’a düşürüldü. 1080’lerde, I. Alexius’un (1081-1118) ilk yıllarında, solidustaki altın miktarı neredeyse sıfıra düştü.
Aleksios 1092 yılında önemli bir parasal reform başlattı. solidusun yerini alan hyperpyron tipi sikkeye 20½ karat yerine 24 karat olarak ayarlandı. Bu sayıya, hiperpironun üçte biri değerinde olan bir elektrum aspron basıldı.
Bu reform sonrası sikkelerin ön yüz tipi genellikle Mesih veya imparatoriçe resimlerini gösterirken, ters yüzler imparator, Mesih veya imparatoriçe bulunmaktadır.
Konstantinopolis Haçlılar tarafından ele geçirilip barbarca yağmalandığı dönemde sikkeler18 hatta 16 karat’a düştü.
1261’de İmparator VIII. Michael Paleologus (1259-1285) Konstantinopolis’i geri aldı. Hiperpiron tipi sikkeyi 15 karata indirdi. Başmelek Mikail’in Mesih’in önünde diz çökmüş şekilde resmedildi.
VIII. Michael’ın oğlu II. Andronicus (1285-1330), imparatoru hiperpirasında İsa’nın önünde eğilirken betimleyen yeni bir sikke bastı. Bu görüntü, Ayasofya (“Kutsal Bilgelik”) katedralindeki dokuzuncu yüzyılın sonlarına ait ünlü bir mozaiğinden alıntıdır. Bu dönem sikkeleri 12 karat’a düşürüldü.
İmparatorluk altın sikkelerinin son hiperpironu, 14. yüzyılın ortalarında basıldı. O dönemde Bizans İmparatorluğu, Türklerin muazzam baskısı altındaydı ve ekonomik neredeyse çökmüştü. İmparatorluğun son on yılında sınırlar, Konstantinopolis’in kendisini ve güney Yunanistan’ın bazı kısımlarını içerecek şekilde küçüldü .
1453 baharında Sultan II. Mehmet başkente saldırmaya başladı. Savaş yedi hafta sürdü ve 29 Mayıs 1453’te sona erdi. O gün, bin yıldır hüküm süren Bizans İmparatorluğu siyasi haritadan silindi. Roma İmparatorluğu’ndan miras kalan Bizans geleneğinin yaşayan hatırası, Avrupa Rönesansının doğuşuna katkıda bulundu .